3. TEMİZLİK VE DENEME KAZISI ÇALIŞMALARI

- - - - - - - - - - - - - - - - - -

"Kapadokya Kapısı"
2000 yılında "Kapadokya Kapısı"nın planı düzeltilerek yeniden çizilmiş (Şekil 16), geçidin doğu tarafına birleşen ve aralarında merkezi bir niş bulunan ikiz kuleler temizlenerek ortaya çıkarılmış (Şekiller 15, 17 ve 18), kapı iç odasının sanıldığından çok daha iyi korunmuş olduğuna dair kanıtlar elde edilmiş ve doğudaki kulenin önünde bulunan daha küçük ölçekli bir Demir Çağı yapısı ortaya çıkarılarak belgelenmiştir. Bu ikiz kule biçiminin sanıldığı gibi altyapıyı oluşturan anakaya şeklinin bir yansıması değil, mimari bir tasarım öğesi olduğunun anlaşılması şaşırtıcı bulunmuştur. Planda izlenen simetri, Saray Yapı Grubunun cephesini anımsatmaktadır. Bu tasarim düzeninin seçilmesinin nedenleri arasında topoğrafya ve yapısal sağlamlik kadar görsel etki ve mimari biçimlendirmenin de önem tasıdığı anlaşılmaktadır. İkiz kuleler arasındakı girinti ya da nişin iç kısmında eğimli taş kaplı yüzey (glacis) özgün yüksekliğine dek korunmuş olup, bu yüzeyin hemen arkasında yer alan düşey duvar yüzeyinin de ilk sırasının halen yerinde olduğu gözlenmektedir.

Ortaya çıkarılan diğer bir şaşırtıcı bulgu ise, doğuda yer alan kulenin önünde rastlanan küçük bir yapıdır. Bu duvar dışı yapısı, "Kapı Yapı Grubu"nun görsel etkisini azaltmakla kalmayarak savunma işlevini de zayıflatmış olmalıdır. Elde edilen kanıtlar, bu küçük yapının şehre karşı son saldırıdan önce yıkılmış olduğu yönünde yorumlanabilir.

Ayrıca, kapı geçidinin Bizans dönemi onarımında kullanılan kumtaşı blokların aslında Demir Çağı yapısına ait oldukları ortaya çıkmıştır. Kapının iki yanında yer alan kulelerin üzerinde kumtaşından yapılmış dendanlar bulunduğu ve bunların iç geçitin iki yanında da kısmen devam etmiş olabileceği düşünülmektedir. Kumtaşı bloklarının üzerinde basit keski izleri görülmektedir. Blokların bazı yüzeyleri iyice düzeltilmiştir; yine bazı yüzeylerde ağır yanık izlerine rastlanmaktadır. Ancak tek sıra taş örgüsüne yetecek sayıda kumtaşı bloğu bulunduğu düşünülmektedir. Kulelerin üst yapısında ahşap elemanların da kullanılmış olabileceğine dair bazı bulgular elde edilmişse de, dendanların 1999 yılında önerilmiş olduğu gibi konsol parapetler üzerinde bulunup bulunmadığı konusuna açıklık kazandırmak mümkün olmamıştır.

"Saray Yapı Grubu"nun Doğu Ucu
"Saray Yapı Grubu"nun doğu ucunu tanımlayan yüksek ve eğimli taş kapl yüzeyin üzerindeki moloz ve diğer döküntüler (Şekiller 21, 22 ve 24) tamamen temizlenmiştir. Ortada bulunan nişin içinde hiçbir özel mimari öğeye rastlanmamış olmakla birlikte, bu kısımda eğimli taş kaplı yüzeyin (glacis) gerçek yüksekliğinin bir taş sırası eksiğine dek korunmuş olduğu saptanmıştır; tam yüksekliğinde bu yüzey, daha içerideki düşey duvar yüzeyine birleşmekteydi. Bu yüzeyin hemen arkasında ve üzerinde yer alan anıtsal taş yapının kuzey kısmı da (Yapı A, Şekil 21) büyük ölçüde molozdan temizlenmiş ve mevcut duvarlar, üzerlerine yeni taş sıraları eklenmek suretiyle koruma altına alınmıştır. Yapı A'nın güney ucunun yeniden düzenlenmesine işaret eden Yapı B'ye ait bazı duvarlar ise kısmen temizlenmiştir. Ayrıca, Yapı A'nın arkasındaki açıklıkta yer alan iki başka taş yapı, yanı Yapı C ve D de kısmen temizlenerek, buraya deneme açmaları kazılmıştır. Bunlara ek olarak, yapı grubunun kuzey duvarına paralel konumda bulunan geniş bir caddeyi kesen başka bir deneme kazısı daha yapılmıştır.

Eğimli taş kaplı yüzeyin dikkat çekici görsel simetrisi, Yapı A'yı oluşturan iki taş kule-benzeri eleman ile bunları birbirine bağlayan koridorun simetrisinde de yankı bulunmaktadır. Bu etkileyici anıt yapı, tamamen olmasa da büyük ihtimalle kısmen savunma işlevine yönelikti. Ayrıca, eğimli yüzeyin taş kaplı cephesinin bir diğer işlevinin de, bu anıt yapının üzerine inşa edilmiş bulunduğu yapay platformu desteklemek olduğu anlaşılmaktadır. Bu platformun çekirdeğini bir anakaya çıkıntısının oluşturduğu düşünülmektedir.

Yapı A'nın tabanı tamamen yokolmuştur; eğimli taş kaplı yüzeyin ön kısmından temizlenen moloz ve döküntülerin çokluğu göz önüne alındığında, söz konusu tabanın eğimli yüzeyin üst kotunun bir kaç metre daha yukarısında bulunduğu düşünülebilir. Kuzeybatı köşesinde eğimli yüzey girintili çıkıntılı bir duvar parçası ile aniden kesilerek bitmektedir. Yüzeyin aslında, aniden kesildiği bu köşeden güneye devam ettiği düşünülebilir. Güneybatı köşesinde ise eğimli yüzey yine benzer biçimde kesilmiş ve Yapı B'ye ait çeşitli terasların inşası sırasında özgün girişe bağlanan taş kaplı bir yolun da üzeri kısmen örtülmüştür. Bu durumda Yapı A'nın büyük bir onarım ve değişiklik sürecine maruz kaldığı ve bu sırada yapının batıdakı parçasının ortadan kaldırıldığı açıktır. İleride bu bölgede yapılacak araştırmaların "Saray Yapı Grubu"nun doğu ucundaki geç dönem yapılarının altındaki daha erken tarihli yapıların planlarını ortaya çıkaracaği umulmaktadir.

Bir dizi teras üzerinde yer alan Yapı B'nin (Şekil 23 ve 25), Yapı A'ya bağlanan daha eski bir taş kaplı giriş yolunun üzerine inşa edildiği ve güneydeki tahkimli kulenin kaidesini oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu bulgu ancak ilerideki araştırmalarla cevaplanabilecek olan, yapı grubunun geç dönemdeki girişinin nerede yer aldığı sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Yapı A'nın kuzey ve güney uçlarını yeniden şekillendiren bu tadilatın, yine büyük ölçekli bir inşaat girişimi olduğu açıktır.

Yapı A'nın hemen batısında yer alan iki başka yapıda ise sınırlı araştırmalar yapılmıştır. Yapı C, şehrin (Şekil 26 ve 27) başka pek çok yerinde de rastlanan iki odalı yapı tipinin bir örneğidir. Burada yapılan deneme kazılarında bir grup bütün keramik kap, kemik kakma parçaları ve egzotik bitkilere ait tohumlar ele geçirilmiştir. Yapı D'de ise, kalın bir kerpiç döküntüsü (Şekil 29) tabakasının altında odun kömürüne dönüşmüş ahşap kirişlere rastlanmıştır. Bu kirişlerden alınan örnekler dendrokronolojik ağaç halkası analizleri ile tarihlendirme yapılabilmesi için Profesör Kuniholm'a gönderilmiştir.


"Saray Yapı Grubu" İçinde Yer Alan Bir Dikmeli Salon
Saray yapı grubunu oluşturan teraslardan biri üzerinde bulunan bir yapıyı incelemek üzere kazılan Deneme Açması 22, dikmeli bir salonun (Şekil 30 ve 31) bir kısmını ortaya çıkarmıştır. 1996 yılında şehrin kuzeybatı kesiminde başka bir dikmeli salon bulunmuş ve jeofiziksel yüzey araştırması sırasında şehrin başka kısımlarında da bu tip yapılarin örneklerine rastlanmıştır. Bu dikmeli salonların Anadolu mimari geleceğine ait olmadığı ve aksine güçlü bir İran etkisini yansıttığı düşünülmektedir. Bu yapı tipine Kerkenes'de rastlanması, şehrin Medler tarafından kurulduğu düşüncesini desteklemek için kullanılabilir.

Maddi Kültürün İzleri
2000 yılında yapılan sınırlı kazılar bile şehir hakkındaki bilgilerimizi büyük ölçüde genişletmemize olanak tanımıştır. Şehrin yok oluşu ile eş zamanlı olduğunu kabul ettiğimiz yangın tabakasında ele geçen buluntuların, güvenilir biçimde tarihlendirilmiş bir konteksti vardır. Bunlar hem günlük hayatta hem de ticaret ve endüstri ile ilgili konular ile estetik değerlere ışık tutmaktadır. Olasılıkla Mısır ürünü olan oymalı fildişi (Şekil 32) parçası uzak ülkelerle bağlantıları ve egzotik beğeniyi göstermektedir. Kovanlı ok ucu (Şekil 33) Gordion'da bulunan örneklere benzemektedir. Bu örnekler ise Büyük Keykevus'un M.Ö. 547 Pteria Savaşı'ndan (Kerkenes) sonra Sard'a yürümesiyle ilişkilendirilmiştir. Büyüyen keramik arşivi (Şekil 27, 28, 34 ve 35) yine aynı döneme ait diğer Orta Anadolu keramik buluntularının da sınıflandırılabilmesine olanak sağlayacak bir sistem oluşturmaktadır. Bazı keramik parçaları yüzeyinde kazınmış işaretler bulunmaktadır.

Tohum ve hayvan kemiği kalıntıları, dönemin beslenme alışkanlıkları ve ekonomisi konusunda bilgi sağlamaktadır. Alexia Smith 1996 ve 2000 sezonlarında kazı ve flotasyon çalışmaları sonucunda elde edilen karbonize tohumların üstünde çalışmaktadır. Bu çalışmasını Kerkenes'in 10 km. uzağındaki çok önemli Çadır Höyük kazılarında ortaya çıkan floral kalıntıların üzerinde yaptığı çalışmalara bağlayarak sürdürmektedir. Kerkenes örneklerinin sağlam kronolojik konteksti M.Ö. Birinci bin yılın ortası için güvenilir bir nokta sağlamaktadir. Reinder Neef ise flotasyon çalışmalarından elde edilen odun kömürü örnekleri üzerinde daha kapsamlı bir çalışmanın parçası olarak farklı ağaç türlerini tespit etmek için çalışmaktadır. Çalışmaların ön sonuçları savunma mimarisinde hem meşe hem de ardıç kullanıldığını ve karaçamın yaygın olduğunu ortaya koymaktadır. Bu ön sonuçlar umutlarımızı boşa çıkarmamakta ve sit alanı çevresinin değişimine ışık tutmaktadır. Ardıç ve meşe gibi yavaş büyüyen ağaç türlerinin kentin kısacık ömrü boyunca önemli ölçüde azaldığının görülmesi de elde edilebilecek ilginç bir sonuçtur.

Sit Alanının Konservasyonu
Ortaya çıkarılan yapıların belgelenmesi tamamlandıktan sonra yapıların korumasını sağlamak için ölçümler yapılmıştır. Açmalar doldurulmuş, "Kapadokya Kapısı" ve "Saray Yapı Grubu"ndaki eğimli taş kaplı yüzeylerin önü hem drenaja (Şekil 38) yardımcı olmak hem de taşlari korumak için temiz toprakla örtülmüştür. Bazı açmalarda doldurulmuş toprakla, kazılmamış tabakalar arasına geotekstil yerleştirilmiştir. Bunun amacı geotekstilin bitki oluşumunu ve hayvan aktivitelerini kontrol altında tutup tutmadığını saptamaktır. Önceki sezonlarda olduğu gibi ortaya çıkan duvarların üstüne yeni bir sıra duvar örgüsü yapılmış, bu sayede duvar hatları ve asıl duvar örgüsünün en üst sırası daha iyi görülebilir hale getirilmiştir.

 
     
 
Sayfa 3