K-Home   Geri   İçerik
<< Önceki Sayfa   Sonraki Sayfa >> English
JEOFİZİK YÜZEY ARAŞTIRMASI

Şekil 15 Şekil 16 Şekil 17 Şekil 18 Şekil 19

     2009 yılı jeofizik yüzey araştırmaları, kentin güney yüksek kesiminde gerçekleştirilmiştir (Şekil 15 ve16). Bu araştırma alanı, Saray Yapı Grubu'nun doğu ucunda bulunan taş kaplı eğimli yüzeyin önünden Kale'nin güneybatı eteği ile Otlak Alanı'nın doğusunda yer alan teraslara ve arazinin kuzeyinde, kentin aşağı kesimlerine doğru dik bir şekilde alçalmaya başladığı noktaya kadar uzanmaktadır.
     20m x 20m'lik plan karelere bölünen bu alanda, Geoscan RM 15 marka bir makine ile 0.50 metrelik yatay ve dikey aralıklarda zikzak yöntemi uygulanarak elektrik direnci okumaları yapılmıştır (Şekil 17 ve 18). Böylece 56,800 metrekarelik bir alanı kapsayan toplam 142 adet plan kareden veri toplanmıştır. Yapılan bu çalışmalardan her zaman olduğu gibi çok net sonuçlar elde edilmiştir. Şiddetli ilkbahar yağışlarının sağladığı beklenmedik nem koşulları ise, normalde kışın yağan karın erimesinden sonra çok hızlı şekilde kuruyan bir zemin yapısına sahip bu alandaki yüzey araştırmalarını büyük ölçüde kolaylaştırmıştır.

     Saray Yapı Grubu'ndaki Taş Kaplı Eğimli Yüzeyin Önündeki Alan
     Daha önce yapılan jeomanyetik araştırmalarda da olduğu gibi, Saray Yapı Grubu'nun doğu ucunda bulunan taş kaplı eğimli yüzeyin (glacis) önündeki alanda (Şekil 18 ve 19).hiçbir yapı kalıntısının bulunmadığı kanıtlanmıştır. Bu alan kentin az sayıdaki geniş engebesiz kamusal alanlarından biridir.

     Rezervuarlar
     Sülüklü Göl (Şekil 20 ve 21), uzun zamandan beri, kentin güneyinde yer alan kamusal bölgenin önemli odak noktalarından biri olarak yorumlanmıştır. Bu sene gerçekleştirdiğimiz elektrik direnci araştırmalarında Sülüklü Göl'ün etrafını çevreleyen kapalı alan içinde herhangi bir yapı bulunmadığı doğrulanırken, taş sırasından oluşan temel yapının batısında yükselen terasların üzerinde yapay bentlere ve merkezi bir bent kapağına sahip iki adet rezervuar tespit edilmiştir (Şekil. 19).Yeni tespit edilen bu rezervuarların ana rezervuarı besleyip beslemediği, ya da tamamen bağımsız olarak kullanılıp kullanılmadığı henüz netlik kazanmamıştır. Her ne olursa olsun bu iki yapı kentteki su yönetiminin önemini birkez daha vurgulamaktadır.

     'Kraliyet Ahırları'
     1993'ten beri sürdürülen Kerkenes araştırmaları kapsamında, Keykavus Kale olarak da bilinen antik akropolün güneybatı tarafının hemen aşağısında yer alan bir dizi geniş yapı grubu (Şekil 20, 21) çeşitli dönemlerde ele alınmıştı. Burada teraslar boyunca birbirine paralel uzanan iki uzun yapının at ahırları olabileceği fikri ilk kez 1993 sezonunda ortaya atılmıştı.
     Bu nedenle, 1996 yılında o dönemin Müze Müdürü Musa Özcan'ın da katkılarıyla teraslarda iki metre genişliğinde bir Test Açması (TT 19) kazılmıştır. Daha sonra, 2000 yılında Geoscan FM36 marka bir gradyometre makinesi ile jeomanyetik yüzey araştırması yapılan bu teraslarda, 2009 yılında Geoscan RM 15 marka bir makine ile elektrik direnci yüzey araştırması gerçekleştirilmiştir.

     Yapıların Kent İçindeki Konumu
     Yukarıda bahsedilen yapılar, kentin güneyindeki yüksek alanda, akropolün güneybatı tarafının aşağısında, kayaçlı teraslar üzerinde bulunan ciddi anlamda tahrip olmuş önemli kamusal yapıların ve Sülüklü Göl olarak bilinen su rezervuarının arasında yer almaktadır. Bu uzun yapıların tam karşısında, yani Doğu Kapısı'ndan başlayıp Saray Yapı Grubu'ndan geçerek Gözbaba Kapısı'na ulaşan ana caddenin diğer tarafında bizim Kapadokya Kapısı olarak adlandırdığımız ve belki de kentin yedi kapısından en önemli olanı yer almaktadır (Şekil 15). Kapadokya Kapısı'ndan başlayıp kentin aşağı kesimlerine inen diğer ana cadde ise üstteki yapının yukarısından geçmektedir. Sonuç olarak, bahsettiğimiz bu kamusal yapılar, Scott Branting'in geliştirdiği modellere göre trafiğin en yoğun yaşandığı iki önemli ana caddenin birbiriyle kesiştiği noktada yer almaktadır.

     Yapıların Mimarisi Üzerine
     Kerkenes'teki ahır yapılarının mimarisi ile ilgili akla gelen ilk soru soğuk ve şiddetli geçen kış aylarıdır. Bir o kadar önemli olan başka bir soru da ahırların kısa süren ancak sıcak geçen yaz ayları boyunca havalandırılması ile ilgilidir.
     Tespit edilen iki ahır yapısının çatı genişliği yaklaşık 20 metreyi bulmaktadır. Kerkenes'te benzer çatı ölçülerine sahip başka geniş yapılar da mevcuttur. Bu yapıların üstü taş kaideler üzerine oturtulmuş iki sıra geniş ahşap direkle desteklenen eğimli hasır çatılarla kapatılmıştı. Benzer çatılara Gordion'da M.Ö. 9. yüzyıla ait aynı genişlikteki yapılarda da rastlanmıştır. Fakat orda kentin yıkılmasından önce megaronların üzerindeki eğimli çatıları taşıyan direkler bağımsız direk çukurlarının yerine ahşap traversler üstünde oturmaktaydı. Yoğun kar yağışlarına maruz kalan bir bölgede bulunan ve saz dam örtüsüne sahip olan bir çatının eğimi 40 dereceden az olamazdı. Böyle bir çatıda alınlığın tepe noktası en az sekiz metre yüksekliğe sahip olmak zorundaydı. Bu nedenle, yapıların 12 metreyi bulan ya da aşan bir yüksekliğe ulaştığı varsayılabilmektedir. Öte yandan, Kerkenes'te direk çukurlarına dair olumlu herhangi bir kanıt bulunamazken, bu tip taş kaideler, jeofizik görüntülerinde duvar temelleri ve diğer doğrusal yapıların aksine, tespit edilememektedir. Bunun nedeni, taş kaidelerin teraslarda kullanılan taş dolgu malzemesinden ayırt edilememesidir.

     Fosfat Analizleri
     Bu yapılardan ODTÜ Merkez Labarotuvarlarında Prof. Cemal Göncüoğlu tarafından fosfat analizleri yapılmak üzere toprak örnekleri alınmıştır. Alınan örneklerin bazıları ahırların içinden, bazıları aşağıdaki "Saha" ile onun güneybatı kenarına komşu olan uzun yapıdan ve bazıları ise terasların yukarısında bulunan ana caddeden alınmıştır. Bu alanlarda, daha önce Test Açması 19'da da gözlendiği gibi, çoğu zaman alttaki toprağın erozyon nedeniyle yüzeye çıktığı anlaşılmıştır. Modern yüzeyden sadece birkaç santimetre inilerek alınan örneklere herhangi bir bitki kökünün karışmaması için özen gösterilmiştir. Test Açması 19'da örnekler taş tabanın gözüktüğü yerlerde tabanın altından alınmıştır. Ayrıca, Saray Yapı Grubu'nun kuzeyinde bulunan ve buradakinin benzeri olan teraslardan da kontrol örnekleri alınmıştır. Ancak, buradan alınan örnekler yalnızca taban üstü tabakalardan ve yüzeylerden elde edilmiştir. 1996'da yapılan kazılar ve Wendy Matthews tarafından gerçekleştirilen mikromorfoloji çalışmaları, Kerkenes'te yüzeylerin ve yüzeye yakın tabakaların, kemirgenler, kuşlar ve sürüngenler tarafından çok fazla tahrip edildiğini ve bunun sonucunda tamamen karışmış bir dokuya sahip olduklarını ortaya çıkarmıştır. Büyükbaş hayvanların, koyun ve keçilerin hatta kimi zaman boğaların yoğun bir şekilde otlatıldığı bu yerleşme muhtemelen son 2500 yıldır otlak alanı olarak kullanılmaktadır. Hayvanların yoğun olarak bulundurulduğu bu alandan alınan toprak örneklerinin tüm yerleşmenin sonraki dönemlerde otlak alanı olarak kullanılmasına bakılmaksızın diğer alanlara oranla daha fazla miktarlarda fosfat içermesi beklenmektedir.

Şekil 20 Şekil 21

 
K-Home   Geri   İçerik
<< Önceki Sayfa   Sonraki Sayfa >> English