K-Home   Geri   İçerik
<< Önceki Sayfa   Sonraki Sayfa >> English
KAPADOKYA KAPISI KAZILARI

Şekil 22 Şekil 23 Şekil 24 Şekil 26 Şekil 27
Şekil 28 Şekil 29 Şekil 30 Şekil 31 Şekil 32

     Kapadokya Kapısı kazıları 2009 Haziran ve Temmuz aylarında üç farklı alanda yürütülmüştür (Şekil 22 ve 23):
(i) Geçit içerisinde (TR12, TR22 ve TR13);
(ii) Doğu Kule'nin altındaki taş kaplı eğimli yüzeyin doğu köşesinde (TR25);
(iii) Kuzey ve Doğu Kulelerin dış tarafında (TR26).

     Kapı Geçiti ve Avlu
     Kapı yapısının içinde yer alan TR12, TR22 ve TR13 açmaları (Şekil 22) ile Kapı Geçiti'nin kuzey tarafı ve Kapı Avlusu'nun büyük bir bölümü ortaya çıkarılmıştır (Şekil 23 ve 24). Bu alandan büyük miktarlarda taş yıkıntıları temizlenmiştir (Şekil 26). Büyük taş blokların bazılarını işçiler taşırken (Şekil 27) geçiş sağlandığı yerlerde traktör kullanılmıştır (Şekil 28 ve 29). Bu alanlarda başlıca, taş döşemeli bir yol ve eklentileri, eklentilerin içinden geçen bir su kanalı, Orta Kule'nin köşesinde ayakta duran anikonik bir granit stel ve kısmen yanmış bir insan iskeleti ortaya çıkartılmıştır. Bunlarla ilgili detaylı bilgiler aşağıda sunulacaktır. Küçük buluntu açısından ise yalnızca taş döşemenin hemen üstünde bulunmuş bakır alaşımlı birbirine çok benzeyen iki adet çift-loblu ok ucu mevcuttur.
Kapı Geçiti ve Avlu'daki duvarların büyük bir kısmı ne yazık ki çalışma sırasında tehlike oluşturduğundan (Şekil 30) bu alanlarda daha fazla çalışma yapılabilmesi için duvarların güçlendirilmesi gerekmektedir. Avlu'nun kuzeydoğusundaki kazılar 2010 yılında tamamlanacaktır (Şekil 31). Bu bakımdan, hem kısa hem de uzun vadeli çözümler düşünülmektedir. Uzun vadede belki de kutu profil iskele inşası gerekecektir.
TR25 Açması ile Doğu Kule'nin kuzeydoğu köşesi ve kent surunun kesiştiği kısım ortaya çıkarılmıştır (Şekil 32). Bu çalışma, 2010'da yapılması planlanan taş kaplı eğimli yüzeyin konservasyonu ve iyileştirilmesi projesi için hazırlanmakta olan teklif ile bağlantılı olarak yürütülmüştür. Bu alanda kulenin köşesindeki eğimli taş yüzeyin tamamen tahrip olduğu anlaşılmış, iç köşenin ise tamamen olmasa da kısmen tahrip olduğu gözlenmiştir. İç köşede, hem yıkık taşların hem de eğimli taş yüzeyin arkasında bulunan ayırt edilmesi oldukça güç taş dolgunun gevşekliği ise tehlike oluşturmuş ve eğimli taş yüzeyin temeline güvenli bir şekilde ulaşmamızı engellemiştir. Dolayısıyla, burada gelecekte başka çalışmaların yapılabilmesi için taş kaplı eğimli yüzeyin ön yüzey taşlarının mutlaka konservasyonunun yapılması ya da en azından kısmen yenileriyle değiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Doğu Kule'nin dış tarafına geçişi kolaylaştırmak amacıyla bir rampa inşa edilmiştir (Şekil 33).
TR26 Açması'yla da (Şekil 34 ve 35) Kapı'nın kuzeydoğusunda yer alan ve sur duvarının içe bakan yüzünün en üstünde halen bozulmadan yerinde duran taş sıraları temizlenmiş ve belirginleştirilmiştir. Ayrıca, günümüzde çobanlar tarafından antik kent surunun üstüne örülmüş ağıl duvarı fotoğrafı çekildikten sonra kaldırılmıştır. Bu çalışmalar, daha önceki yıllarda yapılan gözlemleri doğrulamış, böylece Doğu Kule'nin kuzeydoğu ucunun bir duvarla desteklendiği ve kent surunun bu duvara dayandığı kesin olarak kanıtlanmıştır. Ne kulenin ne de kent surunun üstüne nasıl çıkıldığına dair bir kanıt bulunamamıştır. Bunun dışında, Kuzey Kule'den güneydoğu yönünde, sur duvarının içe bakan yüzünün Doğu Kule ile kesiştiği noktaya kadar uzanan duvarın kuzeydoğu yüzü modern taban seviyesine kadar ortaya çıkartılmıştır. Buradaki döküntü taşlar temizlenmiş ve duvarın kuzey ucundaki yapay çoban duvarı sökülmüştür. Sonuç olarak bu alanda yapılan temizlik ve belirginleştirme çalışmaları anıtsal kapının görselliğini önemli oranda arttırmıştır.

     Kapadokya Kapısı'ndaki Kazıların Sonuç Özetleri
1. Kapı'nın inşasında önemli miktarlarda ahşap kullanımı söz konusudur. Duvarların yüzeyinden birkaç santimetre içeriye yatay vaziyette ahşap hatıllar yerleştirilmiş ve bu hatıllar kısmen ya da tamamen küçük taşlar tarafından gizlenmiştir. Yuvarlak olan bu ahşap hatılları bulundukları yerde sıkıştırmak için bazen çamur da kullanılmıştır. Henüz duvar dolgusunun içinde dikey ya da çapraz ahşap kullanımına dair herhangi bir kanıt bulunamamıştır. Aşağı yukarı 25 cm kalınlığa sahip olduğu tahmin edilen bu yatay hatılların ayrı parçalar halinde mi yoksa bütün gövde olarak mı ya da kare hatıllar şeklinde mi kullanıldıkları henüz bilinmemektedir. Geçit'in içindeki ve Avlu'daki hatıllar yaklaşık birer metrelik aralıklarla yerleştirilmiştir. Bununla beraber, şimdiye kadar iyi korunmuş herhangi bir hatıla rastlanamazken, yıkıntılar arasında sadece kül ya da yanmış odun parçacıkları tespit edilmiştir (Şekil 36). Olası bir denrokronoloji tarihlendirmesi için çeşitli örnekler alınmış, ancak kabuklu örnekler dışında hiçbir parçanın 100 halka sınırını geçemediği gözlenmiştir. Oldukça geniş halkalara sahip bu yanmış odun parçalarının büyük olasılıkla Kara Çam (Pinus nigra) olduğu düşünülmektedir. Bu tablo aslında tüm savunma duvarları boyunca geçerli olup 7 km'lik bir savunma çemberinin nasıl aşağı yukarı aynı seviyelerde yıkılmış olabileceğini de açıklamaktadır.

2. Yangın sırasında kapı yapısı çökse de yapının duvarları yanmaya devam etmiştir. Bu durum duvarların hemen önüne çöken dolgu malzemelerinde duvarlara dik olarak açtığımız kesitlerde gözlenmiştir. Bu kesitlerde duvardan yaklaşık 25 cm'lik mesafelerde yanma sonucu kırmızılaşmış alanlar bulunmaktadır (Şekil 37). Dolgulardan alınan örneklerle yanma ısısının kaç dereceye ulaştığı konusu aydınlık kazanacaktır. Ayrıca bu dolgularda kısmen yanan bir insan iskeleti de bulunmuştur (Bkz. aşağıda).

3. Kapı yapısının içinde, Geçit ve Avlu'ya bakan duvarların yüzlerinin iki kalın çamur tabakasıyla sıvanmış olduğu gözlenmiştir. Bu durum ayrıca 2007'de elde edilen kanıtlarla da örtüşmektedir. Buna göre çamur sıvası herhangi bir çatının varlığı anlamına gelmeyebilir. Çöken çamur sıvası kentin tahribatından önce yerdeki döşemeyi kısmen kaplamıştır. Dolayısıyla, bu görüşü test etmek için bu tabakalardan çeşitli örnekler alınmıştır. Bu gözlemler aslında 2000 yılında Profesör David Stronach'ın taş kaplı eğimli yüzeylerin çamur ile sıvanmış olabileceği iddiasını tekrar gündeme getirmiştir. Yüzeylerde böylesi bir çamur sıvası kullanımı hatılları gizlemiş olmalıydı. Aynı zamanda çatlayarak gevşeyen taşları da yerinde tutmaya yaramış olmalıydı. Friglerin başkenti Gordion'da Erken Frig kalesindeki kapının tamamı kalıntıları bugün hala görünebilen kalın bir çamur sıva tabakası ile kaplıydı.

4. Kapı'nın ön tarafında olduğu gibi kulelerin üst kısımlarında da kısmen de olsa kumtaşı kullanıldığı tespit edilmiştir. Şimdilik Orta Kule'nin kuzeybatı köşesinde bir sıra kumtaşı ve ahşap kullanıldığı kanıtlanmıştır (Şekil 37). Ancak burada herhangi bir kerpiç tuğla izine rastlanmamıştır. Yine de, Orta Kule'de küçük boyutlarda da olsa çok çeşitli renklere sahip kerpiç tuğla kullanımından söz edilebilir. Öte yandan, Kapı'nın arka tarafında yer alan Kuzey Kule'de şimdilik herhangi bir kumtaşı kullanımına rastlanmamıştır.

5. Kapı girişi boyunca döşemeli bir cadde uzanmaktadır (Şekil 38). Ancak bu cadde Geçit ve Kapı'dan farklı bir doğrultudadır. Nispeten küçük taşlarla döşenmiş olan caddenin kenarları düz bir şekilde hizalanmıştır. Döşemenin başladığı güney uç Orta Kule'nin kuzeybatı köşesiyle aynı hizadadır.

6. Kapı Geçiti'ndeki taş döşemeli yolun eklentileri de bulunmaktadır. Batıdaki eklenti üstü yer yer kapatılmış olan taş bir su kanalı ile sınırlanmıştır (Şekil 38). Ayrıca güneye doğru da uzatılmış olan bu döşeme, güneyde Kapı Geçiti'ndeki en son açmanın (TR 12) sınırında bulunan anakaya ile sonlanmaktadır. Doğuda yalnızca belli bir bölümü açığa çıkarılan eklenti döşemenin ise basamaklı anıtın kaidesine kadar devam ettiği sanılmaktadır.

7. Yangın tabakasının hemen altında oldukça berrak açık renkli bir kil tabakasına rastlanmıştır (Şekil 39). Tabakanın yukarıdan tabana düşen duvar sıvası olduğu düşünülmektedir. Bu durumda, taş kaplı eğimli yüzeyin temelini örten benzer kil tabakası, kasıtlı olarak kaplanmış bir tabaka değil, taş kaplı eğimli yüzeyden veya üstteki duvarın yüzünden düşen sıva tabakası olabilir.

8. Orta Kule'nin ve Geçit'in köşesinde tamamen formsuz bir stel bulunmuştur. Stel Kule'nin kuzeybatıya bakan yüzünde yer almaktadır (Şekil 40 ve 41). Döşemenin içine yerleştirilmiş olan bu stel çamurla kaplı küçük taşlarla sıkıştırılmıştır. Stelin yüzeyinde işlenme sırasında veya kullanım sonucu oluşmuş düzleşme izlerine rastlanmıştır.

9. Üzerinde parçalanmış yarı-ikonik stelin (ya da idolün) (Şekil 43b) bulunduğu basamaklı anıtın (Şekil 43a) önü tamamen kazılmış durumdadır. Bir zamanlar çamur sıvayla kaplı olan basamaklar, tırmanma amacından çok dinsel törenler içindir.

10. Su kanalında yüzüstü pozisyonda kısmen yanmış bir insan iskeleti bulunmuştur. Nuri Aslan ve Yasemin Özarslan, ezilmiş kemikleri temizleyip, belgeleyip kaldırmışlardır (Şekil 44 ve 45). İskeletin tam geçidin çöktüğü sırada yangından kaçmaya çalışan bir bireye ait olduğu düşünülmektedir. İskelete ait kemikler, Prof. Dr. Yılmaz Erdal tarafından antropolojik analizleri yapılarak ölüm nedeninin araştırılması amacıyla Hacettepe Üniversitesi'ne gönderilmiştir.

Şekil 25
Şekil 33 Şekil 34 Şekil 35 Şekil 36 Şekil 37
Şekil 38 Şekil 39 Şekil 40 Şekil 41 Şekil 42a
Şekil 42b Şekil 43a Şekil 43b Şekil 44 Şekil 45

 
K-Home   Geri   İçerik
<< Önceki Sayfa   Sonraki Sayfa >> English