K-Home   Geri   İçerik
  << Önceki Sayfa   Sonraki Sayfa >> English
KAPADOKYA KAPISI
 

     Kapadokya Kapısı’nın planı artık tamamen açığa çıkarılmıştır (Şek. 52). Kent girişinin eğimli geçidi, içerisinde bir kült idolü ve steli barındıran dikdörtgen biçimli avluya açılmaktadır. Müteakip evrede, geçide ve avlunun eğimli zeminine taş döşenmiştir. Öte yandan, kent girişinin etrafı çevrili arka bölümü, başından beri merkezi bir zemin döşemesine sahipti. Bu arka bölümün hem önünde hem de arkasındaki fasadlar çift kanatlı ahşap kapılara ev sahipliği yapmıştır. Kapıların üzerinde korkuluk duvarları arkasında yerden yükseltilmiş yürüyüş yolları olduğu tahmin edilebilir. Böylelikle düşman kuvvetleri kent girişinden geçerken kendisini avluda sıkışmış ve kapalı kapılara doğru yapacağı hamlede yukarıdaki askerler tarafından saldırıya uğramış bulabilirdi.

     Kapadokya Kapısı’ndaki Kazıların Tamamlanması
     Bu çok yönlü askeri mimari, Geç Tunç Çağı mimarisinden ve doğrusu Geç-Hitit kentlerinin Demir Çağı şehir kapılarından tamamıyla farklıdır. Yine de, Kerkenes’te açığa çıkarılan kapı, Gordion’daki 9. yüzyıl kapısı ve Lidya Dönemi Sardis’ine ait Kerkenes çağdaşı kapı ile benzerlik taşımaktadır ki bu da Kerkenes’teki Anadolu karakteristiğini bir kez daha göstermektedir. Her ne kadar kentin ateşe verildiği esnada Kapadokya Kapısı yangınla son bulmuş olsa da; kent ele geçirildiği zaman, şehir kapısının zorla alındığını gösterecek herhangi bir kanıt yoktur.
     Sezonun başında, yanan kapıdan kaçmaya çalışırken, çöken taşlar altında ezilerek ölmüş bir insana ait kalıntılar, Prof. Yılmaz Erdal ve öğrencileri tarafından kaldırılmıştır (Şek. 56- 58). 2010 yılında açığa çıkarılan ancak yağışlı havada kapının sağlam olmayan yüksek duvarlarının altına çalışmanın doğurduğu tehlikeden ötürü geri gömülen bu iskelet, şu an Hacettepe Üniversitesi Antropoloji laboratuvarındadır. Mevcut durumda kapı yapısının çöküşünde hayatını kaybeden kişi sayısı ikiye çıkmıştır.
     Kapının arka geçidinin kazı ve belgeleme işlemi Haziranda devam etmiştir (Şek. 58 ve 59). Burada, kente girişi kontrol eden iki kanatlı geniş kapıları tutan fasadlar üzerindeki yuvalar tamamen açığa çıkarılmıştır. Takiben, bu iki bölmenin tabanı altında bir dizi hatılın varlığı anlaşılmıştır (Şek. 60). Yanık enkaz içinde, muhtemelen kapı kalaslarını bir arada tutmuş olan üç adet demir şerit bulunmuştur (Şek. 61).
    Bunu, oturmuş halde karşılıklı duran bir çift sfenksin keşfi izlemiştir. Sfenksler büyük oranda bütün olup, yumuşak kumtaşı kaidenin ön yüzüne işlenmiştir (Şek. 62 ve 63). Kaidenin üst tarafındaki yuva, yumuşak kireçtaşından yapılmış, üzeri iletki ile çizilerek kesilmiş pullar ile kaplı sıra dışı bir heykelin (Şek. 64) yuvanın içine geçen zıvanasını korumuştur. Parçalanmış heykelin yalnızca bir bölümü korunagelmiştir. Bu keşif, kapının arka bölümünün kuzeyinde gerçekleşmiştir. Arka köşeleri yontularak, kaidenin odanın köşesindeki mekana arkada sadece üçgen şeklinde küçük bir boşluk bırakarak sığması sağlanmış; yontulan atık parçalar ise kaideyi seviyelemek için altına sıkıştırılmıştır (Şek. 65). Yangından önceki bir zaman diliminde bu heykel, önüne, derme çatma çatıyı desteklemek için ahşap dikmelerin oturacağı yuvalar barındıran, küçük taş temelli, kerpiç bir duvar (Şek. 66) örülerek kapatılmıştır. Oldukça dayanıksız olan duvarın kuzeydoğu ucunda dar bir kapı aralığı varmış gibi gözükmektedir. Heykel neden böyle bir tutumla saklanmaya çalışılmıştır? Bu soruya bir cevap bulmak, yavaş ve zahmetli bir görev olan üç boyutlu ve noksan yapbozun parçalarını gerçekte ne yaşandığını ortaya koyacak şekilde bir araya getirene kadar mümkün olmayacaktır.
     Kaidenin ve heykelin parçaları muntazam şekilde paketlenerek etiketlenmiştir (Şek. 67). Kaide, yangın ve çökmeler sonucu parçalara ayrılmamış olsa, kaidenin açmadan çıkarılması mümkün olmayabilirdi (Şek. 68).
     Son olarak, Eylül ayında kapanışa yakın bir günde altın ve elektrumdan zarif bir süs eşyası bulunmuştur (Şek. 1). Bu eşsiz parça, girişin ortasında arka fasadın yanık kapılarının hemen altında durmaktaydı. Bu eşyayı yanan kapıdan kaçmaya çalışanlardan biri kaçışın yarattığı panik ile düşürmüş olmalı ancak bunu yıkım tabakasında bulduğumuz iki kişiden birinin mi yoksa kurtulacak kadar şanslı başka birinin mi düşürdüğünü asla bilemeyeceğiz.
     Orta Kule’nin kuzey köşesinde açılan küçük sondajın gözetmenliğini Ferhat Can yapmıştır (Şek. 69). Kazılar duvarın tabanının beklendiğinden daha derinde olduğunu gösterirken, kimisi taş zemin döşemesinden daha erken evreye ait bir dizi yüzeyin altında, kulelerin inşa dönemine ait çok-katmanlı dolguları açığa çıkarmıştır (Şek. 70).

     Sonuçlar
     Kapadokya Kapısı’ndaki kazılar Eylül 2011’de tamamlanmıştır. Varlığından şüphe edilmeyen, ahşap çerçeveli kısımlar ile kapıların birlikte kurgulandığı düzen iki arka kule arasında ortaya çıkarılmıştır (Şek. 71). Ayrıca güneyden kapıya doğru yaklaşan biri için ön kulelerin düzeninin ise ne kadar göz korkutucu olduğu tahmin edilebilir (Şek. 72).

     Mimari Konservasyon ve Onarım Çalışmaları
     Mimari konservasyon çalışmaları Kapadokya Kapısı’nı korumak, anıtsal yapının görselliğini arttırmak ve ziyaretçi güvenliğini sağlamak amacıyla yürütülmüştür (Şek. 73 ve 74).
     Ziyaretçilerin zarar görme tehlikesini azaltmak kadar, Kapı Avlusu’nun, Orta Kule’nin iç yüzünden 2010 sonbaharında dökülen taşlardan temizlenmesi isteği söz konusudur. Duvar dolgusu ile birlikte kulenin güneybatı tarafında her an çökme tehlikesiyle karşı karşıya olan özgün beden duvarı taşlarının stabilizasyonunu amaçlayan acil konservasyon çalışması yürütülmüştür. Yeni kaplama ilk şiddetli yağmura dayanamamış olsa da, avlu mevcutta sağlam olup, ziyaretçiler açısından güvenli durumdadır. Buna ek olarak çalışmalar, duvar ve zemin döşemesinin, hem kapsamlı restorasyon planı hem de arkeolojik yayınlar için gerekli olan taş-be-taş belgelenmesinin tamamlanmasını mümkün kılmıştır.
     İstanbul Teknik Üniversitesi’nden restorasyon mimarları Dr. Nilüfer Yöney ve Erkan Kambek, Uşak’tan gelen uzman taş işçisi ekibi ile birlikte, yaklaşık 2500 sene önce yanmış olan ahşap hatılları yenileri ile değiştirmiştir (Şek. 75-77). Takiben, Kuzey ve Batı Kuleleri’nin duvar kaplamaları yeniden yerine yerleştirilmiştir (Şek. 79 ve 80). Bu deneysel ve gerekli olduğu takdirde geri dönüşü olabilecek yaklaşım oldukça başarılı gözükmektedir.

     Eser Konservasyonu ve Belgeleme
     Konservatör Noel Silver, sezonun büyük bölümünde işlenmiş kum taşı kaidenin ve üzerinde duran dağılmış heykelden kopan binlerce parçanın konservasyonu üzerinde çalışmıştır. Arkeolojik çizimci Ben Claasz Coockson, işlenmiş kaideyi ve bir araya getirilmiş heykel parçalarını çizmiştir. Kapadokya Kapısı’nda bulunan altın obje (Şek. 81 ve 82) ve TR29’da açığa çıkarılan renkli cam boncuk da dahil olmak üzere, 2011 sezonuna ait tüm buluntular fotoğraflanmış ve çizimleri yapılmıştır. İlave fotoğraflama, çizim, kataloglama ve küratörlük çalışmaları ekip üyeleri tarafından yapılmıştır.
 Kumtaşı Kaide
     Büyük bölümü in situ olarak keşfedilen kumtaşı kaide (Şek. 83) kazı esnasında özenle belgelenmiştir. Ön yüzden koparak düşen parçalar, kaidenin gömülü olduğu yıkım enkazı içinde açığa çıkarılmıştır. Kaidenin ön yüzünün üst kısmı enkazın üzerinde sağlam bir şekilde durmaktaydı. Kaidenin bu kısmının uzunca bir zaman doğa şartlarına maruz kaldığını, kopan yüzeylerin rengi ve aşınmasından elde edilen kanıtlar göstermektedir. Kuzey Kulesi’nden daha fazla kopma ve devrilmenin yaşanmasıyla blok tamamen gömülmüş, sfenkslerin baş ve kanatlarının büyük bölümü kaybolmuştur. Yangın ve yıkım esnasında kaidenin ön yüzünden koparak düşen az sayıdaki parça enkazdan bulunmuş, fakat bu parçaların asıl yerlerine oturtulma denemesinde henüz başarı sağlanamamıştır.
      Kuzey Kule duvarının yüzü yangın sırasında yıkılınca kaidenin ön kısmı büyük oranda hasar görmüştür. Toprağın ve bitki köklerinin çatlaklara dolmasıyla bütün işlemeler dağılmıştır. Kaidenin ön kısmı in situ halde fotoğraflanmıştır. İşlemeli her bir parça çıkarıldığında numaralanmış ve bu numaralar fotoğrafa işlenmiştir. Uygulanan bu yöntemin, Taş Konservasyon Atölyesinde parçaların yeniden bir araya getirilmesinde büyük yardımı olmuştur.
     Eylül’de Noël Siver, kaidenin restorasyonu üzerinde çalışırken, Ben Claasz Coockson çizimleri yapmıştır (Şek. 84-87). Parçalar özenle yıkanmış fakat kırık yüzeyler üzerinde biriken tuzlar temizlenmeyerek bırakılmıştır. Bu süreç mekanik olarak çok zor olacaktı. Ayrıca en iyi konservasyon uygulamasını takip etmek istediğimiz için bu parçalar asit ile temizlenmemiştir.
     2011 sezonu sonunda bu kaide, Kapadokya Kapısı’nda bulunan betimsiz granit stel ve diğer taşlar ile birlikte Yozgat Müzesi’ne götürülmüştür (Şek. 88-90). Kaidenin, restorasyonu tamamlanıncaya kadar Kerkenes Taş Konservasyon Atölyesi’nde saklanabileceği ümit edilmişti. Ancak bu atölye, büyük taş objelerin restorasyonu için tasarlandığından ve normal şartlarda açık tutulduğundan yapının güvenliğini saylamak mümkün olmayacaktı. Bu nedenle kaidenin restorasyonu tamamlanmadan Müzeye götürülmesine karar verilmiştir.
     Kireçtaşı Heykel
Sezon sonunda tamamlanmamış tek işimiz, kireç taşı heykelin konservasyonu ve çizimidir (Şek. 91). Şu aşamada heykelin ne kadarını tümleyebileceğimizi değerlendirmek ve heykelin büyüklüğünü, dolayısıyla özgün parçalarının ne oranda korunageldiğini kestirmek oldukça güçtür. 2011 güzünde kütüphanede bu heykelin benzerini bulabilmek için yapılan kayda değer araştırma olumlu sonuç vermemiş olup, heykelin ana teması bilinmemektedir. 2012 Mayısında, Taş Konservasyon Atölyesinde bütün parçalar serilerek yeni bir değerlendirme yapılacaktır. Heykelin ana gövdesine birleşmeyen parçaların fotoğrafla ve çizimle belgelenmesinde önce, gerçekçi bir yaklaşımla heykelin ne oranda tümlenebileceğine dair bir karara varılacaktır. Eksik kalmış, parçacıl ve iyi korunagelmemiş bu eser ile ilgili kayda değer ilerleme kaydetmenin düşünülmesi için iyi bir neden de bulunmamaktadır.
     Diğer Mimari Taşlar
Saray Kompleksi’nden, önceki kazı sezonlarından ele geçen diğer tüm mimari veya işlenmiş taşlar tekrar değerlendirmeye alınmıştır. Birleşen parça bulma ve restorasyon üzerine daha fazla çaba harcanmamasına karar verilmiştir. 2012 yılı için önerilen çalışma sezonunda yayın için nihai çizimlere ve fotoğraflamaya yoğunlaşılacaktır. Bu eser grubu, çok sayıda taş başlık, bilinmeyen sayıdaki yarı-ikonik idole ait birçok parça, kırlangıçkuyruğu biçimli ahşap kenet yuvaları ve gizemli süslemelere sahip pek çok mimari parçadan oluşmaktadır.

     Arkeozooloji
     Kapadokya Kapısı’nda, zemin altında korunmuş bir katmandan ele geçen ve Kerkenes için beklenmedik derecede iyi durumda olan hayvan kemikleri, Dr. Evangelia Pişkin tarafından incelenmiş ve detaylı şekilde çalışılması amacıyla ODTÜ’ye götürülmüştür.

     Fizik Antropoloji
     Kapadokya Kapısı’nda Prof. Dr. Yılmaz Erdal tarafından kazılan insan iskeleti kalıntıları inceleme için Hacettepe Üniversitesi fizik antropoloji laboratuvarına götürülmüştür.                                                

   
     
K-Home   Geri   İçerik
  << Önceki Sayfa   Sonraki Sayfa >> English