Kapak

Sayfa 2 - 3

Sayfa 4 - 5

Sayfa 6 - 7

Sayfa 8 - 9

Sayfa 10 - 11

Sayfa 12 - 13

Sayfa 14 - 15
<
 

KARAKIZ KASABASI'NDA BİR HİTİT TAŞ OCAĞI VE HEYKEL İĞLİĞİ

Geoffrey Summers ve Erol Özen

Kerkenes Dağ'ın 20 km kadar doğu-kuzeydoğusunda, Karakız Kasabası'nı çevreleyen büyük bir Hitit İmparatorluk Dönemi taş ocağı yer almaktadır. Bu konumun neden seçildiği tam olarak bilinmemekle birlikte, granit tabakalarının eklemlenişi ve büyük granit blokların elde edilmesinin mümkün oluşu konuya kısmen açıklık getirmektedir. Daha detaylı bir ropor için hazırlıklar sürerken, burada yörede yaşayanlar tarafından yıllardır varlığı bilinen iki tamamlanmamış heykel ile taş ocağının çeşitli özellikleri ele alınmaktır. Bu dikkat çekici parçalar, oval altıklar üzerine yerleştirilmiş iki aslanın desteklediği iki kaidedir (Şekil 9 ve 10). Üslup ve işçilik özellikleri M.Ö. 2. binyılın sonlarına ait olduklarını düşündürmektedir. Bunlarla ilişkilendirilebilecek tek buluntu tipik iki Hitit çekicidir. Aslan kaidelerinden biri Karakız Kasabası'nda oyulduğu blokların arasında ayağa kaldırılmış halde durmaktadır (Şekil 11). Arka tarafına matkapla açılmış bir oyuk, definecilerce dinamitlendiğini göstermektedir. Yakın çevrede sadece bir pençe bulunmuştur. İkinci heykel ise, bir kaç kilometre ötede, akarsu, Şelale ve pınarlarıyla sık ziyaret edilen yerel bir mesire yeri haline gelen Hapis Boğazı'nda, ağaçlar arasında saklı halde bulunmuştur (Şekil 12). Çevrede taş çıkarıldığına dair kanıtlara rastlanması, bu heykelin de oyulduğu yerde bırakıldığını düşündürmektedir. Bu kaide de yakın geçmişte kırılarak ayrılmıştır (Şekil 13). Her iki kaidenin genel biçimi benzer olmakla birlikte, üslupsal farklar yakın tarihlerde ancak ayrı heykeltraşlar tarafından yapıldıklarını düşündürmektedir. Aslanlar başlarını aşağıya eğmiş ve kuyrukları bloğun arka yüzünde yukarı kıvrılmış halde öne yürümekte ve birer kaideyi desteklemektedir. İç taraftaki ön ayakları iki kez betimlenmiş, böylece önden ya da yandan algılanmaları sağlanmıştır; ancak köşeden izlenmemeleri gereklidir. Yüzleri, son konumlarına yerleştirildikten sonra tamamlanmak üzere boş bırakılmış ancak kulak, göz ve burun üst hizaları işaretlenmiştir. Bu gerçek büyüklükteki aslanların boyunlarında erkek olduklarını gösteren tüyler bulunmakla birlikte, bu tam bir yele değildir. Kasabada bulunan bütün aslan, abartılı kıvrık pençelerle sonuçlandırılmayı bekleyen bir hareket içindedir; göğsünde izlenen ve benzer örneklerde pek rastlanmayan kabartma şerit, kaslı vücut yapısını vurgulamayı amaçlıyor olabilir. Diğer çift aslan ise daha statik durumda olup, kabartma derinliği de daha sığdıır. Bu eşine daha önce rastlanmamış aslanlı kaideler, bir Hitit İmparatorluk Dönemi tapınak ya da sarayı için hazırlanmış olmalıdır ancak tam konumları belirsizdir; bir girişin iki yanına yerleştirilebilecekleri gibi, heykel veya taşıyıcı kerpiç ayaklara ait kaideler de olabilirler. Hangi kentte veya yapıda kullanılmak üzere hazırlandıkları da bilinmemektedir. Karakız'ın güneyinde devam eden taş ocağı alanında yine yakın zamanda parçalanmış geniş kesitli bir sütun gövdesi ile büyük yuvarlak bir tekne bulunmuştur (Şekil 14); ancak ocağın çoğunlukla yapı taşı elde etmek amacıyla işletildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan, yakın çevrede bilinen bir yerleşim bulunmamaktadır. Kesilen taşların güneye taşınması anlamsız görünmektedir, çünkü Alişar Höyük ile Kanaksu yatağı boyunca benzer granit anakayalara rastlanmaktadır. Hattuşa'ya taşınmaları mümkün olmakla birlikte, bir kaç ton ağırlığındaki kayaların inişli-çıkışlı bir coğrafyada 70 km öteye taşınması güçtür. Karakız Taş Ocağı, Orta Anadolu Platosu'nun halen anlaşılmayı bekleyen gizemleri ve çözülmeyi bekleyen bilmeceleri bulunduğunu göstermektedir.