ŞUANDA YÜRÜTÜLMEKTE OLAN VE GELECEKTE YÜRÜTÜLMESİ ÖNGÖRÜLEN ARAŞTIRMANIN ANA BAŞLIKLARI
Kerkenes Dağ arkeolojik araştırmasının
cevap aradığı temel sorunlardan biri bitki örtüsünün tarihçesini ve
bu flora ve fauna üzerinde insan kullanımı ve yerleşiminin etkilerini
araştırmaktır. Bir kaç birbiriyle ilgili soruya birlikte cevap aranmaktadır: Kerkenes Dağın jeolojik oluşumu granittir. Bu nedenle topraklar asidik, iyi akaçlanır (kurur) tipte ve mineraller yönünden oldukça zengindir. Daha önemli bir etken ise granitin ve kum dolu çatlaklarının su yönlendiriciliği ve tutuculuğudur. Jeomorfoloji Kerkenes Dağı doğal etkenler rüzgar, su ve buz yoluyla sürekli aşınmakta ve erozyona uğramış granit bir alana ait tüm özellikleri göstermektedir. Doğal drenaj kuzeye doğrudur ve bu yöne yıl boyu akan bir kaç dere yoluyla meydana gelmektedir. Arazinin en yüksek noktasının bir kaç metre altından, daha aşağıda bulunan vadilerin yamaçlarına kadar pek çok değişik yerde kaynaklar bulunmaktadır. Normal yıllarda bu kaynakların çoğu yıl boyunca akarlar, fakat 1994'de olduğu gibi kışın karın yağmadığı kurak yıllarda ise hepsi olmasa da büyük bir kısmının suları azalır veya tamamen kururlar. Daha modern bir adet olan kaynaklara çeşme yapılması su düzeyinin bir ölçüde düşmesine neden olmuştur. Eski çağ yerleşiminin, ister mevsimlik ister sürekli olsun, suyun varlığına bağlı olduğu açıktır; bu nedenle olsa gerek, Kerkenes Dağ'ın kuzey kesimlerinde yerleşim güneydeki yamaç ve eteklerde yer alanlara göre daha sıktır. Fakat burada Doğu Akdeniz'in diğer bazı bölgelerinde rastlanan, insan faaliyetlerinin toprak örtüsünü yok etmiş olduğuna dair kanıtlar yoktur. Polen Analizi ve Toprak Örneklerinin İncelenmesi Düzenlenecek bir toprak örneklerinin incelenmesi programının çevredeki bitki örtüsü değişimi sürecinin anlaşılmasına yardımcı olacak polen profillerinin elde edilmesini sağlayacağı düşünülmüştü. Kerkenes Dağ'da yer alan eski şehirde bulunan yapay su havzalarında oluşturulan örnek hazneleri bakir kum ve taş üzerinde bir metreden fazla şilt birikimi bulunmadığını gösterdi. Ayrıca neredeyse her yıl yaz sonunda bu havzaların kuruduğunu, tabanlarında geniş çatlakların oluştuğu ve su seviyesi düştükçe su toplamak amacıyla havzaların tabanlarında çukur ve kuyular açıldığı biliniyor. Daha geniş bir çerçevede incelenmesi gereken başka bir sorun, Kerkenes'den izlenebilen ve güney ucu Kerkenes'in bir kaç kilometre kuzeyinde yer alan Pontus ormanlarına ilişkin olarak bulunabilecek tüm polen kalıntılarının incelenmesi olacaktır. Bizi ümitlendiren yeni bir çalışma Dr.Ronald Gorny'nin Alişar ve Çadır'da bulunan çok dönemli höyük sitlerinde yürütmekte olduğu araştırmadır. Bu ikisi sırasıyla sadece Kerkenes'den 20 ve 5 kilometre uzaklıktadır. Bu sitlerde yapılacak polen ve daha faydalı olabilecek odunkömürü analizleri Kerkenes Dağ'daki yerleşkenin bitkisel tarihçesinin belirlenmesini sağlayacaklardır. Arkeoloji Kerkenes Dağ ve yakın çevresinde yeralan arkeolojik sitlerdeki araştırmamızdan ormanların yokoluşu sorununa dolaylı fakat kesin cevaplar verebilecek bir bilgi birikimi oluşturmaktayız. Tepe üstlerinde ve sırtlarda yeralan pek çok tümülüs (veya mezar höyükleri), bunlar inşa edildiği zaman bu alanların çıplak olduğunu gösteriyorlar. Başka bir dolaylı kanıt ise ölülerin tümülüs içinde taştan yapılmış mezar odacıklarma gömülmeleridir; bu yöntem merkezi 250 kilometre kadar batıda yeralan Friglerin tümülüs altında ahşap mezar odacıklar inşa etmeleri geleneğinden oldukça farklıdır. Kerkenes bölgesinde yeralan tümülüslerin tarihlendirilmesi halen biraz problemli olsa da, ilk örneklerin Demir Çağında yapılmış olduklarını ve bu geleneğin dağın üstünde yeralan şehir terkedildikten sonra da devam ettiğini söylemek mümkündür. Bu durumda, tepe üstlerinde ve sırtlarda yeralan ormanların bir bölümünün Demir Çağından önce yokolmuş olması gereklidir. Ayrıca bölgenin geç Demir-Roma Çağına tarihlenen mevsimlik kulübelerle mevsimlik olarak kullanıldığı açıktır; bu kulübelerin arazideki dağılım ve yerleşiminin mevsimlik otlatmayla ilişkili olduğu da görülmektedir. Daha ilgi çekici kanıtlar ise Erken Bronz Çağına (EBÇ = M.Ö. 3. binyıl) aittir. Tanımlayıcı keramik parçalarının dağılmış halde bulunduğu ve görünüşte sığ yerleşime sahip olan bir kaç küçük sitin araziye açık konumlan mevsimlik yerleşkeler olduklarını göstermektedir; taş duvar temellerine ve büyük saklama kaplarına rağmen bu yerleşkeler mevsimlik olmalıdır. Yine bu yerleşkelerde bulunan bir kaç yontma taş bıçak (orak) buralarda oturan halkın çiftçiden çok ot toplayıcısı olduklarını düşündürebilir. Eğer EBÇ'da Kerkenes Dağında mevsimlik olarak hayvan otlatıldığı ve ot toplandığı kabul edilirse, bu dönemde zaten ormanların büyük kısmının yokolmuş olduğu sanılabilir. Fakat bir yandan da, bunların karışık ekonomik düzenlere sahip sürekli küçük yerleşkeler olması da mümkündür: domuz, birkaç büyükbaş hayvan, biraz avlanma, biraz tahıl ve meyva tarımı, ve toplama, mesala mısır cinsi taneler. Eğer durum böyle idiyse daha sonraya tarihlenen (EB III ve 2. binyıl) yerleşkeleri bulunmaması ormanların yokoluşu ve bunun yol açtığı erozyona bağlı olabilir. Çadır Höyükte yapılan yeni kazıların bu soruna ışık tutacağı umulmaktadır.
|
|
|||||||||||||