previous up İçindekiler

ÖNEMLİ SONUÇLAR

1. Tarihi
Daha önce şehrin eski Pteria olduğu savı ortaya atılmıştı; son gözlemler ve araştırmalar bu savı doğrular niteliktedir.

2. Jeofiziksel
Jeofiziksel haritalar çeşitli savları doğrulamış ve bazı beklenmedik sonuçlar vermiştir:

  1. Şehrin tahrip edildiği tarihte, görünüşe göre daha çok askeri ve idari amaçlı bazı alanların halen tamamlanamamış olduğu düşünülmektedir ki, bu sonuç oldukça iddalı bir tasarım olan şehir surlarının da yarım bırakılmış olduğu gözlemini doğrulamaktadır.
  2. Yerleşim süresinin oldukça kısa hatta bir nesilden bile daha az olduğunu kanıtlayan, yalnızca bir tek yapı katının bulunduğu savı doğrulanmıştır.
  3. Şehrin bir yangınla tahrip olduğu yüzey ve jeofiziksel araştırmalarla kanıtlanmıştır.
  4. Şehrin aşağı kısımlarında yüzeyde çevre duvarlarının kalıntısı görülen sivil yerleşim alanlarının içlerinin bugün toprak altında bulunan yapılarla dolu olduğu anlaşılmıştır (Şekiller 7, 10 ve 13). Söz konusu yapıların çoğunluğunu oluşturan duvarla çevrili avlulara sahip iki odalı birimlerin konut işlevine sahip oldukları düşünülmektedir. Bu duvarla çevrili sivil alanları dolduran yapıların yerleşiminde, alanların kendilerinin ve şehrin güneyinde bulunan kamu yapılarının yerleşimlerinde görülen merkezi planlamadan eser yoktur.
  5. Jeomanyetik araştırmadan elde edilen haritaların büyük bölümü olağanüstü derecede açık ve anlaşılırdır. Şehrin diğer alanlarında da gelecekte jeofiziksel çalışmalar yapılması öngörülmektedir.

3. Şehir Planı
Şehrin güney ucunda yeralan büyük bir alan da dahil olmak üzere şehrin çeşitli bölgelerine ait planlar AutoCAD yazılımı yardımıyla çizildi. Böylece şehir planlamasının altında yatan kavramları anlamak ve şehri askeri, kamusal, dini ve sivil yerleşim alanları biçiminde işlevsel bölgelere ayırmak mümkün hale geldi. Buna ek olarak şehir içindeki haberleşme ve su dağıtım şebekelerinin gelişmişliği ve önemi de daha iyi anlaşılmış oldu. Şehrin bölgeler arası önemi ve gözardı edilemeyecek bir askeri kuvvetin üssü olmaya uygunluğu da netlik kazandı. Şehrin nüfusunun hesaplanması bu kış yapılacak arazi sonrası çalışmalarının hedefleri arasındadır; fakat, şehir nüfusunun şehrin mekansal büyüklüğüne ve kullanılabilir boş yapı alanı miktarına oranla oldukça küçük olduğu ve azami bir kaç binin üzerine çıkmadığı açıktır. Buna rağmen şehrin içinde büyük boş alanlar da bulunmamaktadır.

4. Tapınaklar
Karabaş'ta bulunan tapınak yeniden ölçülerek rölöveleri tamamlanmış ve bir ön restitüsyon planı hazırlanmıştır (Şekiller 16, 17, 19 ve 20). Sur içinde bulunan daha küçük bir başka tapınak üzerinde de benzer çalışmalar yapılmıştır (Şekil 18). Bu iki tapınak üzerinde bir rapor yayına hazırlanmaktadır.

5. Geç Devirlere Ait Anıtlar
Bizans devri ve ortaya çıkışı büyük ihtimalle Akamanışlar dönemine dayanan daha erken bir devre ait Kale surları (Şekil 21) ile hemen Kale eteklerinde bulunan küçük bir kilise yapı grubunun (Şekil 22) rölöveleri tamamlanmıştır. Böylece şehir sınırları içinde yeralan geç devirlere ait anıtlar üzerindeki çalışmalar sona ermiştir. Bu veriler yayına hazırlanmaktadır.

6. Bölgesel Araştırma
Sit çevresinde yaklaşık 10 kilometre çapında bir alanda yürütülen bölgesel araştırma 1995 yılında tamamlanmıştır. Bu çalışmaya ait ön sonuçlar aşağıda özetlenmiştir.

Büyük ihtimalle o devirde ormanlık alan olması sebebiyle, Kerkenes Dağının yukarı kısımlarında neolitik veya erken kalkolitik çağlara ait yerleşime rastlanmamıştır. Kerkenes'in 4 km kuzeyinde, Eğri Öz Suyu vadisinde yeralan Kuşaklı höyükte yapılan el sondajından anlaşıldığı üzere, vadi tabanlarında bulunan Alişar Höyük (H.H. von der Osten Alishar III) gibi erken sitler daha geç dönemlere ait alüvyon birikintilerinin altında gömülü kalmışlardır. Bu durumda bölgedeki neolitik ve erken kalkolitik yerleşimlerin, daha geç devirlere ait yerleşimlerin kalıntıları ile jeomorfolojik tortular altında bulundukları kabul edilmiştir. Çevredeki jeomorfolojik değişim, yüksek alanların tarım amacıyla ve otlak olarak işletilerek sömürülmesinden kaynaklanan ağaçlık ve ormanlık alanların sürekli biçimde yokoluşu ve toprak erozyonuna bağlı olabilir. Araştırma sonunda, küçük ve mevsimlik geç kalkolitik sitlerden Erken Bronz Çağı (EBÇ) II'ye ait daha büyük "kentsel" sitlere ve sürekli köy yerleşimlerine geçiş sürecini kanıtlamak mümkün olabilecektir.

Küçük kalkolitik veya EBÇ I yerleşimlerinin bir kısmı yüksek alanlarda ve doğal etmenlere daha açık konumlarda bulunmaktadırlar. Bu biçimdeki arazi kullanımına ait modelin incelenmesinde söz konusu yerleşimlerin mevsimlik olup olmadıkları sorusu büyük önem taşımaktadır.

Daha geç EBÇ yerleşimleri daha az sayıda ve doğal etmenlere daha kapalı konumdadırlar; bu durum akarsu vadilerinde bulunan irili ufaklı sürekli yerleşim yerlerinin kuruluşuna işaret ediyor olmalıdır.

İkinci binyıla ait yerleşim alanları vadilerle sınırlıdır; bölgesel çalışmada buna örnek olarak yalnızca Kuşaklı'daki geç Hitit İmparatorluk devri yerleşimi gösterilebilir ki, söz konusu sit eski Zippalanda olarak tanımlanmıştır (Prof. O.R. Gurney Anatolian Studies XLV : 69-71; Dr. R.L. Gorny yayına hazırlanıyor). Kerkenes Dağının zirvesi ise Hitit devri kutsal dağı Daha olmalıdır ve bu durumda geç devir Kale surlarının Hitit devri kalıntılarını örttüğü düşünülmektedir.

Sağlam duvarlarla çevrili Akamanış dönemi Kalesinin dik yamaçları taşla kaplanarak savunma sistemi güçlendirilmişti. Çevre zirvelerde yeralan küçük sitlerden anlaşıldığı üzere geç Akamanış devrinde bu yöre merkezi Kerkenes'de bulunan gelişmiş bir kontrol ve idare sistemi mevcuttu.

previous up İçindekiler






Şekil 1

Şekil 3

Şekil 5

Şekil 7

Şekil 10