İçerik

 

BAĞLANTILI SUR DIŞI YERLEŞKELERİ

1. Karabaş'ta Anıtsal Tapınak

Eski çağ Yakın Doğu'sunda, surdışı tapınak ve kutsal alanların uzun ve yaygın bir geçmişi vardır. Hitit başkenti Boğazköy'deki büyük imparatorluk tapınağı ve festivalleriyle kırsal çevredeki tapınma alanlarından bahseden ikinci binyıla ait sayısız Hitit metni çok uzakta değildirler. Tarihsel olarak daha yakında ise, Mezopotamya'da Babil'deki ünlü Yeni Yıl Şenlik Törenleri Tapınağı ve Asur törensel başkenti Assur'daki daha az bilinen surdışı tapmağından bahsedilebilir. Çok daha yakında ise Urartuların açık hava tapınma alanları yeralır. Eski Çağ Pers ülkesinde de kent duvarları dışında dinsel anıtlara rastlanır. Bu sebeple Kerkenes Dağ'da kent dışında anıtsal taş bir tapmağın bulunması şaşırtıcı sayılmaz. Anıtsallığı ve iyi derecede korumuşluğu ise olumlu yanlarıdır.

Karabaş'taki çalışma 1993'te balonla fotoğraflama, yüzeydeki kalıntıların fotoğraflanması ve kısa notlar alınması ile başladı. 1994'te fotoğraflamaya devam edildi (Şekil 14 ve 15). Yapının bütüncül karakteri ve özel önemi ise ancak 1994'te sürdürülen ayrıntılı incelemeler sonucu açıklığa kavuştu. Kalıntılar, birbirinden ayrı tarihlere ait görünen iki yapıyı içermekte, bu rapor ise anıtsal Demir Çağı yapısı üzerine odaklanmaktadır. Daha geç tarihlenen yapı topluluğunun tüm tanım ve betimlemesi ise, daha geniş bir içeriğe bağlanabildiği noktada, bir 'son yayın' aşamasına bırakılmıştır.

Yöntemler
Uzun ömürlü çalılar dışında kalan yabani otlar 1994 çalışmaları başında temizlendi. Elektronik aletlerle (total station) yapılan yüzey araştırması ve helyum balonu ile fotoğraflama sonuçlarının biraraya getirilmesi ile bir plan elde etmek mümkün olacaktır(Þekil 15 ve 16). Profil ölçümleri de elektronik aletlerle gerçekleştirildi. İyi korunmuş duvar yüzeyleri 1/20 ölçeğinde çizildi.

Konum
Yapı, Kerkenes Dağ'daki eski kentin en kuzey ucunun da kuzeyinde (1994 Temmuz ayı sonlarında kurumuş olan) zayıf bir kaynağın yakınında, Kale Dere ile doğudan gelen mevsimlik derenin birleştiği noktanın az ötesinde hafif bir yükseltinin üzerindedir. Anıtsal yapı, kuzeyden gelip kuzeydoğu kent duvarındaki kapıya ulaşan yolun üzerinde ya da yakınında yer alır. Babalı Köyünü Göz Baba Köyüne bağlayan yeni toprak yolun hemen batısındadır. Konumu çevreye hakim bir görüntü arzetmed iğ inden, savunmaya ilişkin ya da askeri bir işleve sahip bir yapı olması mümkün değildir. Askeri bir kule inşa etmek için daha kuzeyde, çevre tepelerde çok daha iyi yerler vardır.

Tarihleme
Aşağıda sözkonusu edilecek sebeplerden dolayı yapı, Demir Çağı kenti ile çağdaştır. Öncelikle, yerli ahali arasında 'Burç' diye anılan, kentin kuzey uç noktasıyla ilişkisi dolayısıyla çarpıcı konumu geliyor. Bu ilişki dışında, bu özel konumun seçimiyle ilgili anlaşılabilir başka bir neden yoktur, çünkü çevre her yönde oldukça fakirdir ve yakınındaki kaynak da, eski çağdan bugüne bereketinden oldukça kaybetmişse de, yakın çevredeki diğerlerine göre pek sönüktür. İkinci olarak, yapı tekniği, şehir duvarlarında kullanılan teknikle iki önemli açıdan benzeşmektedir; büyük, kesme olmayan granit blokların, daha küçük taşlarla boşlukları doldurularak kullanımı ve ayrıca yapıda dış payandalı duvar yüzeyinin yapının asıl duvarının dış yüzüne dayanması biçimindeki tuhaf teknik, kent surlarının dış yüzüne kulelerin yaslanmasını çağrıştırmaktadır.

İşlev
Yapı, aşağıda sıralanan sebeplerden ötürü tapınaktır;
(1)Kentdışı konum, mevsimlik şenlikleri amaçlayan bir Orta Doğu geleneğidir.
(2)Ağır yapı tekniği, önemli kamu yapısı olduğunu işaret etmektedir.
(3) Duvarlar dört ana yöne paraleldir.
(4) (4) Askeri bir işlev ise (a) konumu, (b) sayısal bir kuvvet oluşturacak bir garnizonu barındıracak büyüklüğe sahip olmayışı, (c) mimari anlayışı; açısından gözardı edilebilir.

Yapı eğer bir Med tapınağı idiyse, muhtemelen bir ateş tapınağı olmalıdır. Diğer olasılıklar ise kısıtlıdır: yerel tanrılara adanmış idiyse, bu konumunun uzun süredir varolan bir dinsel önemi olmalıydı ki bu konuda en küçük bir kanıt buluntusu yoktur. Harrandaki Medlerin dinsel faaliyetlerinden bildiğimiz kadarıyla, yerel tanrılara tapınmaya rastlanmamıştır. Bir alternatif ise bir kral mezarı, ya da en azından bir kral gömütüyle ilişkili bir tapınak olmasıdır.

Tanımlama
Yapı anıtsal bir anlayışla, duvar yüzleri pusulanın ana yönlerini hizalayarak yapılmıştır (Şekil 16). Tamamıyla taştan inşa edilmiş yalın bir kule olduğu anlaşılmaktadır. Plan, köşe payandaları ve bazı iç bölüntüleriyle kareye yakındır ve iç yapı ve onun dış yüzüne yaslanmak suretiyle inşa edilmiş köşe payandalı dış çeper yapısı olarak iki parçalıdır. Plan ve cephelerin ayrıntıları sorunludur ve girişin konumu veya biçimi bilinmemektedir. Yapının en özgün halinde bir çevre duvarı ya da dinsel korunak (temenos) içinde yeralıyor olması veya bir ya da daha çok yan(lar)da teraslamaya sahip olması muhtemeldir. Geç dönem müdahelleri özgün kurguyu gizlemektedir.

Yapı Teknikleri
Bütün duvarlar, kesme olmayan granit bloklardan, derzleri küçük taşlarla doldurularak inşa edilmiştir (Şekil 14 ve 15). İç yapının önce inşa edilmiş olması olasıdır çünkü aksi halde taşları dış çeperin içine taşımak gerekecekti. İki parçanın birlikte inşa edilmiş olması da olasıdır, böylelikle dış duvar, içteki duvarın üst taşlarının kaldırılmasını kolaylaştırmış olmalıdır, fakat bu durumda iki ayrı duvarın varlığının açıklanması güçleşmektedir. Dış çeperin, iç yapıyı desteklemekten çok estetik kaygılarla eklendiği daha olası görünmektedir. İç duvarın fiziksel desteğe gereksinim duyduğu varsayımı dayanaksızdır çünkü kent surlarında kullanılan yapı tekniği de aynı mesnetleme özelliklerini sergilemektedir, tabii strüktürel destek ihtiyacı da bir olasılık olarak kalmakla birlikte dış duvarın köşelerinde yeralan payanda/burçlar da duvarla bağlı örülmüştür. İç yapıda görünen tüm duvar birleşmeleri de bağlı örülmüştür.

Plan
Plan, köşe payandaları ile yaklaşık olarak karedir (Şekil 16). Bütün duvarlar yaklaşık 1.75 metre genişliğe sahip olup, dış duvarla hemyüz olduğundan toplamda yaklaşık 3.50 metreye erişmektedir. İç bölünmelerin belirlenmesi imkansızdır ve kalıntılardan çeşitli şekillerde özgün hali canlandırılabilse de bunların herbiri sorunludur. Bu zorluk, daha sonraki tekrar kullanım ve hazine arayıcılarının tahribinden kaynaklanmaktadır.

Yapının Girişi
Kazı yapılmadan özgün girişinin konumu anlaşılamamaktadır. Yer seviyesinde bir kapı olduğu düşünülürse, uygun tek konum, duvarların iyice harap olduğu güney yönüdür. Eğer giriş, dış çepere bağlantılı bir merdivenle tanımlanmışsa, güney veya kuzey yönde yeralabilir; giriş Kuzey tarafta ise, buradaki meyilin altında olabilir. Dış yüzeye yaslanan bir dış merdiven her konumda mümkündür.

Odacık (The Chamber)
Taş odacık, yapının tekrar-canlandırılmasmda (rekontrüksyon) aydınlatıcı olmaktan çok yanıltıcıdır. Kuzey ucundaki iki köşenin bağlı örülmüş olması özgün yapının parçası olduğunu düşündürmektedir. Olasılıklar:
(1) Varolan yapının üst seviyelerine yükselebilecek yüksek ve sağlam bir platformun temeli olması; bu durumda başka temeller de 90 derecelik açılarla yapılmış olmalı, tıpkı kuzey duvarının açıktaki iç yüzeyinde görüldüğü gibi,
(2) Muhteşem bir anıt-mezara (ya da bir geç dönem tümülüsüne) ait törensel tapınağın mezar haznesi olması; fakat bu durum için tuhaf biçimde uzun, dar ve derin,
(3) Bir dinsel tören platformunun içinde drenaj amaçlı boşluk olması,
(4) Bir iç merdiven ya da geçit olmasıdır.
Eğer bu bir geçit ya da uzun dar bir oda idiyse, binanın batı yönünün penceresiz nasıl kullanıldığını anlamak zordur. Dolayısıyla, olasılıkla yapının bu tarafı bir platformdu. Asıl sorun ise yer seviyesinin odacığm seviyesinin altında mı, yoksa kalıntıların seviyesinin daha üstünde mi olduğudur.

Yapının Doğu Tarafı
Yapının doğu yanı dört bölümden oluşmaktadır; her iki yanda dikdörtgen odalar ve ortada daha dar iki kare bölüntü yeralmakta. Odalar yaklaşık 5 metreye 11 metredir, çünkü 5.25 metreyi aştığında ahşap çatı için kirişleme gerekecekti. Öte yandan belki de bu odalar yalnızca boşluktular ve ortadaki kare bölüntüler yükseltilmiş bir alanın ya da doğuda olabilecek bir merdivenin dayanağı idiler. Eğer yapı doğuya yönelmiş idiyse, en doğudaki orta bölüntü odak ya da odaksal bir odanın temeli olabilir.

2. Gözbaba

Kerkenes Dağ bölgesinin en yüksek bölümü olan Gözbaba'daki yapılardan daha önce söz edilmişti. Yapılar 1993'te kayıda geçirilmişti, ancak "törensel" cadde ile kurulan bağıntısı ve buraya geçit veren şehrin en kuzeydeki iki batı kapısı, açıklamaları daha öteye götürmek için sebep oluşturdu. Yapı, E.F. Schmidt ve H.H. van der Osten tarafından kayıtlara geçirilmişti. Görünürde beş parça vardı:
(1) çevredeki başka büyük tümülüslere benzeyen büyük bir yığıntı.
(2) tümülüse benzeyen yapının eteklerini kaplayan taş döşeme
(3) yapının tepesinde kule benzeri bir yapının taş temelleri; görünüşte -ama kesin olmayarak- üstteki yapıyla ilintili.
(4) yapının hemen güneyinde zayıf da olsa daimi soğuk bir kaynak
(5) ana yapının yanlarına birleşen, kaynağı içine alan, cüsseli, alçak, çok kaba, kuru- örgü taş bir çevre duvarı.
1993 dönemi sonunda, nadir yüzey buluntuları (özgün yayında da belirtildiği gibi ve diğer özelliklerinin Bizans dönemi oldukları) temel alınarak tepeciğin bir tümülüs olduğu ileri sürüldü. Öte yandan, yapının değişik parçalarının özellikleri ve tarihlenmesiyle tekrar değerlendirilmesi ve tepeciğin Demir Çağı kentiyle çağdaş bir dinsel ya da törensel yapıt barındırıyor olması olasılığı hep mevcut. Daha ileride taş döşeme ve belki de kulenin Pers dönemine ait olduğu, dolayısıyla, ilk hali nasıl olursa olsun bir Demir Çağ yapısının üstüne inşa edilmiş olduğu ileri sürülecek. Yine jeofizik araştırmaların bu karmaşık soruya cevap verebileceğini umuyoruz.

3. Su Sarnıçları

1994 'te Kerkenes Dağı 'nda Su
1993-94'te Anadolu yaylasında çok az kar ve bahar yağmuru vardı. Kurban Bayramından hemen önce bir hafta yağmur yağdı ve ardından, istisna oluşturan Temmuz sonu ve Ağustos başındaki yarı yağmurlu güne kadar hiç yağış görülmedi. Oraya vardığımızda Büyük Göl kuru, Sülük Gölü ise çamur doluydu. 4 Ağustos günü, Sülük Gölü bir yığın tetari (iribaş da denen bir su canlısı) ve sülükleri güneşe karşı kaderlerine terkederek kurudu. Sadece, suyun çıktığı batı kıyısında bir miktar su vardı. Şehrin güneydoğu köşesinde ve Karabaşta bulunanlar hariç, alandaki asıl çeşmelerin suyu da mevcuttu. Duvardaki havuzlarda su bulunsa da, artık batı duvarını keserek giden ana dere akmıyordu. Şahmuratlı da ise cami çeşmesinde her zamankinden çok daha az su vardı ve diğer çeşmeler neredeyse kurumak üzereydi.

Su Havzaları
Batı duvarı ve sarnıç
Derenin duvardan geçtiği noktada, duvarın hem içinde hem dışında bir dizi özenli taş dizimli sarnıç yeralıyor; burada duvarın kendisi de benzersiz özellikler sergiliyor.

Şehir Sur Duvarı
Burada bir sur kapısı yok, ve şehir duvarının sürekliliği açıkça görülüyor. Şehir surunun öte yanında derenin her iki tarafında büyük dörtgen kuleler yeralıyor. Ne kuleler ne de onların arasında kalan surun dış yüzeyi taş döşeli şevlere sahip değil. Burası, kent surunun bugüne kadar belirlenen taş döşeli şevsizsiz tek parçası. Öte yandan, aynı parçaya denk gelen duvarın iç yüzeyinde taş döşeli şevler var. Duvarın dereyi kestiği noktada dış yüzey taşlan özellikle büyük. Büyük ihtimalle dere, duvarın içine inşa edilmiş bir ağızdan akıyordu. Bu noktadaki surun ayrıcalıklı yapısı olasılıkla derenin çıkışı ile sebep olunan zayıflığa karşı alınmış bir önlemdi. Surun dibi kazılarak hassaslaştığı bu yerde, taş döşeli şevleri gerektiğince kaynağın üzerinden geçirmek herhalde mümkün olamıyordu. İç tarafa taş döşeli şev yapmak ise bir parça korunma sağlıyordu. Bu noktada bir sur kapısı olmaması şaşırtıcı değildir, çünkü bir dere ve surkapısı birleşiminin yaratacağı zayıflık çok fazla olacaktı.

İç Sarnıç
Taş olan iç sarnıcın üzeri görülebildiği kadarıyla bugün yıkılmış olan dirsekli kemerli bir sahte tonoz örtüsüyle kapatılmıştı. Duvardan geçen fazla suyu kontrol eden mekanizmanın izleri ise yokolmuştur.

Dış Sarnıç
Duvarın hemen dışında dere, büyük, dörtgen, taşdizimli açık bir sarnıca dönüşüyor. Bu sarnıç, belki de hem ek korunma hem de şehir suru dışında otlayan hayvanlara durgun su sağlıyordu.

Kuzey Doğu Havzası
Şehrin dışında, kuzeydoğu köşesinde Şahmuratlı'ya inen vadinin başında, bugün bir grup çeşme ve yolun hemen kuzeyinde, ortasında bir savak bulunan yarımdaire bir su seti görülebilir.

Kentin Batı Havzaları
Tepelerden batıya Kale Dereye inen yan vadilerde, en büyüğü, kil dolgulu paralel taş duvarlardan inşa edilmiş bir su seti olan bir grup su havzası vardır. Yan taraflarının taşdizimli olması muhtemel, ancak bugün görülemiyor. Bunlar ve yakın vadilerde yeralan benzerleri, 1993 sıcak hava balon fotoğraflarında izleniyor olmalı, bir kısmı kapak fotoğrafında yeşil lekeler halinde görülebilir. Karapınar (Gözbaba) üzerindeki üç havzalık başka bir grup ise tamamen toprakla dolmuş durumda. Aradaki vadilerde de hala gözlemlenebicek başkaları olmalıdır.

4. Tümülüsler

Bölgedeki yüzlerce tümülüsün değişik dönemlere ait ve değişik çeşitlerde inşa edilmiş olduğu daha önce açıklığa kavuşmuştu. Bunların birçoğu, yapıların ve surları da kapsamak üzere, terkedilmiş kentin kalıntıları üstünde yeraldıklarından dolayı şehrin terkedilme tarihinden daha sonra inşa edilmiş olmalıdırlar. Bölgedeki hiçbir tümülüs Frigya geleneklerine ait gibi görünmemektedir, yani ahşap gömüt odalarına rastlanmamıştır. Bölgedeki tümülüsler, Frigya ve Trakya ilişkileri uluslararası konferansı için hazırlanacak özel bir çalışmanın konusu olacaktır.

İçerik
 














 

 

 

Şekil 14

Şekil 15

Şekil 16