KAZILAR
Kapadokya Kapısı
Kapı
iç geçidinin genişliği boyunca açılan bir kesit sayesinde Demir
Çağı’nda sadece tekerlekli araçların kapıdan geçmesinin mümkün
olabileceği anlaşılmıştır (Şekil 13
ve 15). M.Ö. 547
yılı dolaylarında gerçekleşen yangının hemen ardından, kapı
bilinçli olarak yıkılmıştır. Keramik kalıntıları ile Bizans
Dönemi’ne tarihlenebilecek daha geç bir zamanda, geçidi dolduran
moloz döküntülerinin bir kısmı temizlenerek hayvanların geçmesine
uygun hale getirilmiştir. Bu dar geçidin batısındaki gevşek
moloz döküntülerinin yıkılmasını engellemek amacıyla iri kırık
taşlar yeniden kullanılarak kaba bir istinat duvarı inşa edilmiştir.
Bu durumda, tepenin yamacından kıvrılarak yukarı Kapadokya Kapısı’na
doğru çıkan geniş yol Demir Çağı’na tarihlendiril-mektedir.
Kapı iç geçidinin döşemesi taş kaplı değildir ve erozyona uğramış
olan Demir Çağı yüzeyinin şehrin yakılarak yok edildiği günlere
ait odun kömürü parçacıklarıyla kaplı olduğu anlaşılmıştır.
2003
yılında yapılacak daha geniş kapsamlı temizlik ve koruma çalışmaları
için kapıda ek araştırmalar da (Şekil 14)
yapılmıştır. Bu program tamamlandığında Kapadokya Kapısı, sayısı
artan ziyaretçiler için önemli ve görsel açıdan etkileyici bir
odak noktası oluşturacaktır.
BULUNTULAR
Bronz Yaban Keçileri
(Ibex)
Yukarıda
da anlatıldığı gibi, Açma 01’deki taş döşemenin üzerinde simetrik
bir çift yaban keçilerine (Ibex) ait alt gövde parçaları bulunmuştur
(Şekil 16). Parçalar
büyük ebatlı olup, tam olan örnek 41 cm. yüksekliğindedir. Bu
durumda boynuzları dahil bütün hayvan tasvirinin yüksekliği
1.00 metreyi geçecek, yani hayvanın gerçek boyutunun hemen hemen
üçte ikisine ulaşacaktır. Mevcut parçalar bir bronz levhadan
kesilmiştir. Eksiksiz olan örnekte, her toynakta birer ve kuyrukta
da bir tane olmak üzere toplam üç çivi deliği bulunmakla birlikte,
parçanın üst kısmında deliğe rastlanmamıştır. Kas ve eklemler
hafif kabartmalar ve bir delgi ile yapılmış gibi görünen çizgi
ve eksik daire biçimleriyle vurgulanmıştır. Birincisi kadar
iyi korunmamış olan diğer hayvan tasviri de bütüne yakındır.
Kuyruklarının biçimleri gibi bazı detaylarda birbirinden farklılaşan
iki figürün tam olarak birbirinin eşi olmadığı anlaşılmaktadır.
Özgün
kompozisyonda, şaha kalkmış halde duran yaban keçilerinin (Ibex)
havaya kaldırdıkları toynaklarının bastığı, hayat ağacı gibi
merkezi bir öge bulunduğu düşünülebilir. Örneğin Kerkenes’den
çok da uzak olmayan Çorum yakınlarındaki Pazarlı’da bulunan
bezemeli pişmiş toprak karoların üzerinde yakın bir döneme tarihlendirilebilecek
benzer bir kompozisyon örneğine rastlanmıştır.
Hayvan
figürlerinin kanatlı olması mümkün görünmekle birlikte, üst
gövdelerinin biçimi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak bu türden
bir düzenleme, özellikle kanatlar başka bir metalden yapılmış
olduğu takdirde, mevcut parçaların neden gövdenin ortasından
kesildiğini açıklayabilir. Öte yandan, kesin bir gösterge bulunmamakla
birlikte her iki hayvan figürünün başlarının da ileriye değil
omuzlarının üzerinden geriye doğru baktığı düşünülebilir. Özgün
kompozisyon nasıl olursa olsun, boynuzların altınla bezenmiş
olduğunu düşünmek mantıklı görünmektedir.